10 Ocak 2008 Perşembe

Böbrek probleminin anlaşılması

İdrar yolları probleminin erken belirtileri dokularda şişmeye yol açan sıvı tutulumu, idrar sıklığı ve görünümündeki değişiklik, idrar yaparken yanma hissi, yüksek tansiyon, baş ağrısı ve yorgunluktur. Ağrı bir şeylerin yolunda gitmediğinin belirgin habercisidir fakat bazı ciddi durumlarda (nefritlerde, hipertansiyonda) ağrısız olabilir. Bu belirtilen bir kısmı diğer hastalıklarda da sık bulunur. Basit bir idrar tahlili ve kan testleri bir böbrek uzmanı tarafından ileri bir inceleme gerektiren böbrek problemi olup olmadığını aydınlatır. Böbreklerin ek kapasitesi fazladır. Hatta bazı kişiler bir böbrekle doğarlar ve kötü hiçbir etki görülmeyebilir. Kişiler böbrek fonksiyonlarının %30’uyla oldukça iyi idare edebilirler ancak total böbrek yetmezliği tedavi edilmezse öldürücüdür.

Böbreklerin fonksiyonları:

Böbrekleriniz, kanımızı nefron adı verilen milyonlarca mikroskobik filtre aracılıyla temizleyerek idrar oluşturur. İdrar daha sonra böbreklerimizden mesaneye (idrar torbasına) gelerek vücudumuzdan içindeki iç ortamın çoğunu kontrol eden üç temel göreve sahiptir.1) Vücut Sıvılarının düzenlenmesi Kanı temizlemek üzere böbrek arterlerinden alıp genel dolaşıma böbrek venleri aracılığıyla iletirler. Vücut sıvılarının yapısının ve hacminin dengesini, atık ürünleri idrar şeklinde atarak ve besin elektrolitleri (tuzlar) kana geri vererek sağlarlar.2) Kandan Atık Ürünlerin Uzaklaştırılması Atık ürürler yiyeceklerdeki ve normal kas aktivitesi sonucu proteinlerin yıkılmasıyla oluşur. Üre, kreatinin gibi bu maddeler daha sonra idrarla atılırlar.3) Hormon Üretilmesi Sağlıklı böbrekler vücudumuza hormon denen önemli kimyasal maddeler salarlar.a) Kalsitriol: D vitaminin aktif bir formudur. Yiyeceklerde bulunan kalsiyumun (Kemikteki bir mineral) barsaklardan emilmesini sağlar. Yeterli miktarda D vitamini olmadığında vücut kemiklerden kalsiyum çalar ve kemik hastalığına yol açar.b) Eritropoetin: Kemik iliğinde kırmızı kan hücrelerinin yapılmasını sağlar ve eksikliğinde kansızlık olur.Böbrek yetmezliğinin nedenleri:Her genel ve ciddi iltahaplanma olayı.Böbreklerin dışarı çıkış yolunun mekanik tıkanması.Doğuştan beri var olan genel böbrek anormallikleri.Böbrek tümörleri.Vücuda giren ve böbrek yapısını zedeleyen zehirler.Böbreklere kan akımını engellemeler.Metabolik ve hormonal hastalıklar.Kan akımında normal ölçüde minareler toplanması veya suların boşalması (dehydration)

BÖBREK YETMEZLİĞİNE BAĞLI BULGULAR NELERDİR

"Kendimizde böbrek hastalığı olduğunu nasıl anlarız?" sorusuna, "Bunu kolaylıkla anlayabilirsiniz?" cevabını vermek oldukça güçtür. Ne yazık ki hem hastalığın bulguları kendine özgü değildir, hem de çoğu kez böbreklerin görev kaybı normalin %1 O'una kadar düşmedikçe ortaya çıkmaz. Ancak son yıllarda doktor muayenesine ek olarak kullanımı giderek yaygınlaşan kan testleri, hastalığın daha erken yakalanmasına yardımcı olmaktadır. Hastalar çoğu kez kaşıntı, halsizlik, iştah kaybı, dikkat azalması, bacak krampları, nefes darlığı, uyku bozukluğu, cinsel bozukluklar nedeniyle doktora başvurmaktadır. Aslında çoğu kez hastaların doktora başvurmaya gerek duymadığı ve ancak daha sonradan düşünüldüğünde hatırlanan önemli bir şikayet gece idrara çıkmaktır. Normalde yatmaya yakın sulu şeyler tüketilmedikçe (veya erkeklerde prostat büyümesi olmaksızın) gece idrara çıkılmaz, ancak bu hastalarda idrarın yoğunlaştırılama-masına bağlı gece idrara çıkılmaya başlanır. İlerlemiş böbrek yetmezliğinde böbrek dışında da pek çok organa ait görev bozukluğu gelişmektedir. Bunun başlıca nedenleri şunlardır: * Vücutta aşırı miktarda su ve çeşitli atık maddelerin birikimi * Proteinlerin yıkılması sonucunda oluşan maddelerin vücuttan atılamaması * Beslenme bozukluğu * Hormonal dengesizlikler

4 Ocak 2008 Cuma

Böbrek sağlığı, ve böbrek hastalıkları

Yüksek kan basıncı toplumda önemli bir sağlık sorunudur. Vücutta oluşturduğu tahribat nedeniyle kişi ve toplum için önemli sorunlar oluşturmaktadır. Günümüzde kalp hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden birisidir. Ayrıca kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve beyin kanamalarının nedenlerinin başında gelir. Bu duruma rağmen hastalar yüksek tansiyona pek önem vermezler. Hipertansiyon sinsi bir hastalıktır ve çoğu zaman vücuttaki tahribatını belirti vermeden gerçekleştirir. Tedavisi tüm hayat boyunca devam eder ve yakın takibi gerektirir.
Kan basıncı, damar içinde dolaşan kanın dağılıp toplanmasını sağlayan bir mekanizmadır ve oluşmasında birçok faktör rol oynar. Kan basıncını, esas itibariyle kanı iten güç (kalp) ve bu gücün karşılaştı~ı direnç oluşturur. Kalbin oluşturduğu atım hacmi sistolik (büyük) tansiyon, direnç ise diyastolik (küçük) tansiyonu meydana getirir.
Hipertansiyonun tanımlanmasında ve tahribatını derecelendirilmesinde bazı testler yapmak gerekir. Bu testler hemen her laboratuar ve klinikte yapılabilir. Kısaca belirtilirse her hipertarısiyonlu hastaya, kan sayımı sedimarıtasyon, idrar, EKG, akciğer grafisi, açlık kan şekeri, üre, kreatinin, kollesterol, trigliserit, HDL, LDL, ürik asit, potasyum, kalsiyum, ultrasonografi gibi testleri uygulayıp, takibini bu duruma göre planlamak gereklidir. Bu alana reklam verebilirsiniz!
BÖBREK VE KAN BASINCI Yüksek tansiyonun nedenlerinin en başında böbrek hastalıkları gelir. Bu hastalıklar, ya böbreği ilgilendiren nefrit, kist, tümör, taş vb. olabildiği gibi, damarlardaki bir daralma veya böbrek üstü bezinin hastalıkları ile ilgili olabilir. Her yüksek tansiyonlu hastada yapılabilecek bir idrar tahlili, üre ve kreatinin tayini veya böbrek ultrasonografisi ile bu hastalıkların önemli bir kısmına teşhis konulabilir.
Hipertansiyonun en önemli hedef organlarından birisi böbreklerdir. Esansiyel olarak adlandırdığımız nedeni belli olmayan yüksek tansiyonlu hastaların, eğer tedavi edilmezlerse, %15'i böbrek yetmezliğinden vefat eder. Ayrıca henüz dializ uygulanmayan kronik böbrek hastalarının tansiyonu kontrol altına alınmazsa; hastalıkları daha hızlı ilerler.
Bilindiği gibi, böbrek hastalarında koroner kalp hastalığı ihtimali normale göre yüksektir. Kontrolsüz hipertansiyon bu ihtimali daha da arttırır. Yapılan çalışmalar, yüksek kan basıncının kontrolü ile böbrek hastalarında kalp komplikasyonlarının azaldığını göstermiştir.
TEDAVİ Böbrek hastalarında kan basıncındaki hedef 140/90 mmHg'nın altına düşürmektir. Böbrek hastalığı ile birlikte hipertansiyon varsa bunun en önemli nedeni sıvı fazlalığıdır ve hastaların önemli bir kısmında tuz kısıtlaması ve idrar çoğaltıcı ilaçlar verilerek tedavi sağlanabilir. Bazı hastalarda ise kanlarında renin olarak adlandırılan bir hormon hipertansiyonun rıeden olabilir. Bu hastalar tedaviye dirençlidir ve renin seviyesini azaltacak ilaçlar kullanılabilir.
Tüm tıbbi tedavi ve tuz kısıtlamasına karşın eğer yüksek tansiyon kontrol edilemezse ve böbrek bozukluğu hızla ilerlerse, tedaviye yardımcı olmak amacıyla seyrek olarak hemodialize alınarak hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir.
Kronik böbrek hastalığında hipertansiyon ve kan yağ oranlarındaki anormallikler damar sertliğine bağlı kalp hastalıklarının en önemli nedenlerindendir. Eğer sigara içiliyorsa bu risk daha da artar. Bu hastalar sigarayı bırakmalı ve kan yağ oranları da normale getirilmelidir.
Dializ uygulanan böbrek hastalarında su alımındaki fazlalık yüksek tansiyonun en önemli nedenidir. Bu hastalar sıvı alımına çok dikkat etmelidirler. Eğer düzgün dializ uygulanıyor ve hastada su kısıtlamasına dikkat ediyorsa, hipertansiyon önemli bir problem oluşturmaz.

Böbreklerimizin görevleri

Metabolik ürünlerin vücuttan atılmasıBöbreklerimizin en önemli görevi vücudumuzdaki zararlı ve atık maddeleri ( üre, kreatinin, ürik asit gibi ) süzerek vücuttan idrar yolu ile atmaktır.
Kan basıncının düzenlenmesiBöbreklerimiz çeşitli hormonlar salgılar. Bunların birinin adı RENİN dir. Bu hormon yardımı ile tansiyonumuz düzenlenir.
Sıvı dengesini ve kandaki pH düzenlenmesini sağlarVücudumuza gerekli olan bazı minerallerin, ( tuz, potasyum, fosfor, magnezyum vb ) suyun, glikozun ve proteinlerin dengede tutulmasını sağlarlar.
Kan yapımını kontrol ederBöbreklerimiz salgıladığı bir hormon olan ERİTROPOETİN ile kemik iliğini uyararak kan yapımına yardımcı olurlar.
Kemik yapımını kontrol ederVücudumuza alınan D vitamininin kullanılmasını sağlıyarak kandaki kalsiyum – fosfor seviyesini dengeler ve sağlıklı bir kemik yapısının olmasına katkıda bulunurlar

Böbrek sağlığı, ve böbrek hastalıkları

Sigaranın insan sağlığına ne derece zararlı olduğu iyi bilinen bir konudur. Sigaranın karsinojenik özelliklerine ek olarak, ön planda kardiyovasküler sistem ve solunum sistemi üzerine zararlı etkileri vardır. Bu sistemler üzerine olan olumsuz etkileri sonucunda kalp ve damar hastalıklarına, kronik obstrüktif akciğer hastalıklarına ve akciğer karsinomlarına yol açabileceği gösterilmiştir. Sigaranın üriner sistem üzerine de .karsinojenik etkileri vardır. Sigaranın böbrek, böbrek pelvisi, üreter ve mesane karsinomu gelişmesini kolaylaştırıcı etkisi uzun yıllardan beri bilinmektedir. Bunların dışında, son yıllarda, sigaranın böbrek fonksiyonları üzerine olumsuz etkilerinin olduğu ve böbrek hastalarında böbrek yetersizliği gelişmesini hızlandırabileceği anlaşılmıştır.Sigaranın Böbrek Üzerine Olan EtkileriSigara içilmesi, normal kişilerde bile böbrek üzerinde akut ve kronik değişikliklerin oluşmasına yol açar. Sigara, sempatik sinir sistemini aktive ederek kan basıncında artışa ve taşikardiye neden olur. Bunun sonucunda koroner dolaşım gibi belirli bölgelerde vazokonstriksiyon oluşabilir. Ritz ve ark. tarafından yapılan bir çalışmaya göre, sigara içilmesinin plazma adrenalin konsantrasyonunu, kan basıncını ve nabız dakika sayısını belirgin derecede artırdığı bildirilmiştir. Aynı çalışmada, sigara içilmesi ile renovasküler direncin % 1 i oranında arttığı, glomerüler filtrasyon hızının % 15 oranında azaldığı ve filtrasyon fraksiyonunun %18 oranında arttığı görülmüştür. Sigaranın kardiyovasküler sisteme olan bu akut etkileri muhtemelen nikotine bağlıdır çünkü nikotin çiğnenmesi ile de benzer bulgular gelişebilirGambaro ve ark. sigara içenlerde renal plazma akımının içmeyenlere göre daha düşük olduğunu bulmuştur. Ayrıca bu kişilerde plazma endotelin konsantrasyonunda artış saptanmıştır. Yapılan bir başka çalışmada, hipertansiyonu ve diabetes mellirosu olmayan kişilerde bile, sigara içimi ile mikroalbuminüri arasında bir ilişki bulunmuştur. Diabetik olmayan 7476 kişide yapılan kesitsel bir sayısı ile korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Sigara içilmesinin yol açtığı hiperfiltrasyon ve proteinüri uzun dönemde glomerüler hasar ile sonuçlanabilir. Diabetik olmayan ve 64 yaşın üzerindeki 4142 kişi üzerinde yapılan retrospektif bir araştırmada içilen sigara sayısı ile serum kreatinin düzeyi arasında bir paralellik bulunmuştur.Sigaranın Hipertansiyonu Olan Hastalarda Böbrek Üzerine Olan Olumsuz EtkileriSigara içilmesi, hipertansif hastalarda kan basıncının kontrol altına alınmasını güçleştirir. Ayrıca, sigara içilmesi hipertansif hastalarda hedef organ hasarı riskini artırr. Esansiyel hipertansiyonu olan ve sigara içen hastalarda, sigara içmeyen hipertansiflere göre mikroalbuminüri prevalansı yaklaşık 2 kat daha fazladır. Sol ventrikül hipertrofisi olan hipertansif hastalarda yapılan bir başka çalışmada, günde 20 taneden fazla sigara içen hastalarda mikroalbuminüri prevalansının, hiç içmeyenlere göre 1.6 kat daha fazla, makro albuminüri prevalansının ise 3.7 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir . Hipertansiyonu olan 51 hasta üzerinde yapılan prospektif bir çalışmada kan basıncının kontrol altına alınması durumunda bile sigara içilmesinin böbrek yetersizliği gelişmesinde en güçlü belirleyici faktör olduğu anlaşılmıştır .Sigaranın Böbrek Hastalarındaki Olumsuz EtkileriSigara içilmesinin böbrek hastalarındaki olumsuz etkilerini gösteren ilk çalışmalar tip 1 diabetes mellitusu olan hastalarda yapılmıştır . Sigara içen tip 1 diabetik hastalarda, nefropati gelişme riskinin, sigara içmeyenlere göre daha fazla olduğu bu çalışmalarda anlaşılmıştır. Sigara içilmesi, tip 1 diabetes mellitusu olan hastalarda mikroalbuminüri gelişme riskini anlamlı derecede artmr . Aynca, mikroalbuminüri döneminden belirgin nefropati dönemine geçişi hızlandmr . Biesenbach ve ark. hem tip 1, hem de tip 2 diabetes mellituslu hastalardan sigara içenlerde kreatinin klirensindeki azalmanın, içmeyenlere göre daha fazla azalma olduğunu saptamışlardır.Sawicki ve ark. 'nın yaptığı bir araştırmada, kan şekeri ve kan basıncının iyi kontrol altına alındığı tip 1 diabetes mellitusu olan hastalardan sigarayı bırakanlarda glomerüler filtrasyon hızındaki azalma hızının, içmeye devam edenlere göre belirgin olarak yavaşladığı bildirilmiştir. Bu bulgu, hastaların diabetik nefropati geliştikten sonra bile sigarayı bırakma ile yarar görebileceğini göstermesi açısından önemlidir.Sigara içilmesinin diabetik nefropati dışındaki diğer böbrek hastalıklarında da olumsuz etkilerinin olduğu bilinmektedir. Büyük bir epidemiyolojik çalışma olan MRFIT (Multiple Risk Factor Intervention ,Trial) çalışmasında, sigara içenlerde son dönem böbrek yetersizliği riskinin, içmeyenıere göre daha fazla olduğu görülmüştür. Sigara içilmesinin böbrek yetersizliği gelişme riskini artıncı etkisi kronik glomerulonefrit, polikistik böbrek hastalığı ve lupus nefriti gibi diğer kronik böbrek hastalıklarında da gösterilmiştir. Ayrıca, sigara içilmesi, renal arter ve dallarında aterosklerozu kolaylaştırarak renal arter stenozu ve iskemik nefropati gelişmesini hızlandırabilir.Son dönem böbrek yetersizliği nedeniyle diyaliz tedavisine başlanan hastalarda da sigaranın bıraktırılması için gayret edilmelidir. En sık ölüm nedeninin kardiyovasküler hastalıklar olduğu diyaliz hastalarında sigara içilmesi morbidite ve mortaliteyi ciddi derecede artırabilir. Sigara içilmesinin böbrek transplantlı hastalarda da böbrek üzerine olumsuz etkileri vardır. Böbrek transplantlı 645 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada sigara içilmesinin graft prognozunu olumsuz yönde etkilediği görülmüştür . Ayrıca, sigara içilmesi, böbrek transplantlı hastalardaki sık morbidite ve mortalite nedeni olan kardiyovasküler hastalık riskini de artırır.SonuçSigaranın, solunum sistemi ve kardiyovasküler sistem üzerine olan olumsuz etkileri dışında, böbrek fonksiyonları üzerine de zararlı etkileri vardır. Sigara içilmesi, kronik böbrek hastalarında böbrek yetersizliği gelişmesi hızlandırır. Ayrıca, bu hastalardaki en sık morbidite ve mortalite nedeni olan kardiyovasküler hastalıkların oluşma riskini artırır. Bu nedenle, sigaranın bırakılması konusunda hekimlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Hekimler, her hastada sigara içimini sorgulamalı

böbrek hastalıkları

Hastaların Evlerinde Yapması Gereken GörevleriHastanede bulunduğunuz süre içinde ateşinizi, tansiyonunuzu, nabzınızı nasıl kontrol edeceğinizi öğreniniz. Bu amaçla bir tansiyon aleti. bir termometre edininiz. Nabzınız, kalbinizin dakikada vuruş sayısıdır. Kilonuzun izlemi de çok önemlidir. Bunun için de bir baskül alma ve her gün aynı tip kıyafetle ve aynı saatte (tercihen sabahleyin) tartılınız. Bu sonuçları bir yere kaydediniz. Gerektiğinde doktorunuza bildiriniz. Büyüme çağında (18 yaş altı) her ay boyunuzu ölçünüz. Bu büyüme çağındaki çocukların prednisolone (Deltacortril) dozunu ayarlamak için gereklidir.Kalabalık ailelerde böbrek transplantlı hasta tercihen ayrı odada yatmalıdır, kalabalık içinde maske kullanmalıdır. Ev içindeki kişilerde bir enfeksiyon hastalığı varsa (Boğmaca, kızamık, su çiçeği, kabakulak, tifo, viral veya bakteriel üst solunum yolu enfeksiyonu gibi) böbrek transplantlı hasta izole edilmelidir.İlk üc ayda yapılacak islerBöbrek transplantasyonunda ilk üç ay kritik süredir. Bundan sonra rejeksiyon olasılığı azalmaya başlar. İlk yıldan sonra daha azalır, iki yıldan sonra ve transplante organ takıldığı vücuda daha adepte olur, komplikasyonların şansı da azalır.Vücut ısısı kontrolüVücut ısısı termometre ile günde iki kez ölçülür. Ateşiniz 37 derecenin üzerine çıkarsa transplantasyon kliniğine haber veriniz. Ateş giderek yükseliyor ve halsizlik duyuyorsanız hemen kliniğinize baş vurunuz. Eğer yola çıkma olanağı yok ise veya çok rahatsız iseniz en yakın transplantasyon veya nefroloji kliniğine uğrayın, bizimle onlar temasa geçsin.Nabız kontrolüNabzın nasıl sayıldığını hastanede yatarken öğreniniz. Bazı ilaçlar nabız sayısını değiştirir. Örneğin: Digoksin, B blokerler (dideral, visken, tensinor vb.) Ca antagonistleri (Nidilat, kardilat vb.), Hydralazin (Apresolin) Alfa metil dopa (Aldomet) gibi bazı ilaçlar tansiyon düşürücüler Nabzınızın bu ilaçları almadan sayınız.Kan basıncı kontrolüKan basıncını (Tansiyon) günde en az iki kez ölçünüz. Sistolik (Büyük) ve Oiyastolik (Küçük) basınçları bir yere kaydediniz. Tansiyonunuzun aşın yükselmesini rejeksiyona ait bir belirti olduğunu daima hatırlayınız.Ağırlık kontrolüKilonuzu her sabah kahvaltı öncesi giyinmeden ve tuvalete gittikten sonra ölçünüz ve bu ağırlığı kaydediniz. Kısa süre içinde aşırı kilo almanın vücutta sıvı birikimini gösterdiğini ve bunun da böbrekte fonksiyon bozukluğu anlamına geldiğini daima hatırlayınız.Rutin KontrollerRutin kontroller hastanede yapılır. Bunlar içinde idrar tetkiki. lökosit sayımı, kanda BUN, Kreatinin, açlık kan şekeri, elektrolitler, Sandimmun düzeyine bakılması yer almaktadır. Bu kontroller hastaneden çıkınca ilk hafta gün aşırı, ilk 45 günde haftada bir, ilk üç ayda 15 günde bir. Üç aydan sonra 1 yıla kadar ayda bir yapılır. İlk yıl dolunca kontroller iki ayda bire çıkar. Acil durumda her an başvurulacaktır.İdrar KontrolüHastaneden size idrar toplamanız bildirilirse 12 veya 24 saatlik idrarın miktarını toplayıp ölçtükten sonra kaydediniz ve bundan 100 cc. lik bir örneği temiz bir kaba alıp geri kalanı dökünüz. Bundan kreatin klirens denen böbreğin temizleme fonksiyonu ölçülecektir. Bunun yanı sıra günlük idrar miktarınızı her çıktıkça yazıp toplam idrar miktarını bulunuz.Ağızdan alınan sıvı kontrolü24 saat içinde ağızdan alınan sıvı miktarını kaydediniz. Bunu çıkardığınız idrarla karşılaştırınız. Normalde alınan ve çıkarılan sıvı arasında 1 - 1,5 Lt.lik bir fark olur.Kliniğe Gelmeden Önce Yapılacak İşlerDiyabetik hasta iseniz aksi istenmediği sürece kliniğe gelmeden insülininizi yapınız ve kahvaltınızı ediniz.Îlaçlarınızı kontrol ediniz. Bir sonraki kontrole kadar size gerekli ilaçları liste yaparak doktorunuza yazdırınız. Doktorunuza danışmadan rastgele bir ilacı eczaneden alıp kullanmayınız. Göz, diş, eklem ağrıları, nezle, öksürük, uçuk, deri döküntüleri, ameliyat bölgenizde şişlik, ağız kuruması, fazla su içme, idrar yanması gibi problemlerinizi mutlaka doktorunuza anlatınız.İlaçlarBöbrek transplantasyonu olduktan sonra pek çok ilaç kullanmanız gerekecektir. Bunların bir kısmı Bağışıklık sistemini baskılayan yani organ reddini engelleyen ilaçlar olup yaşam boyu kullanılması gereklidir. Bu ilaçları kesinlikle kendiliğinizden KESMEYINIZ, HERHANGI BIR İLAÇLA DEĞIŞTIRMEYINIZ. ILAÇ DOZLARI DOKTORUNUZCA AYARLANACAKTIR. BU DOZLARI ILAÇ KARTINIZA YAZIN VE BU KARTI ÜZERINİZDE TAŞIYIN