10 Ocak 2008 Perşembe

Böbrek probleminin anlaşılması

İdrar yolları probleminin erken belirtileri dokularda şişmeye yol açan sıvı tutulumu, idrar sıklığı ve görünümündeki değişiklik, idrar yaparken yanma hissi, yüksek tansiyon, baş ağrısı ve yorgunluktur. Ağrı bir şeylerin yolunda gitmediğinin belirgin habercisidir fakat bazı ciddi durumlarda (nefritlerde, hipertansiyonda) ağrısız olabilir. Bu belirtilen bir kısmı diğer hastalıklarda da sık bulunur. Basit bir idrar tahlili ve kan testleri bir böbrek uzmanı tarafından ileri bir inceleme gerektiren böbrek problemi olup olmadığını aydınlatır. Böbreklerin ek kapasitesi fazladır. Hatta bazı kişiler bir böbrekle doğarlar ve kötü hiçbir etki görülmeyebilir. Kişiler böbrek fonksiyonlarının %30’uyla oldukça iyi idare edebilirler ancak total böbrek yetmezliği tedavi edilmezse öldürücüdür.

Böbreklerin fonksiyonları:

Böbrekleriniz, kanımızı nefron adı verilen milyonlarca mikroskobik filtre aracılıyla temizleyerek idrar oluşturur. İdrar daha sonra böbreklerimizden mesaneye (idrar torbasına) gelerek vücudumuzdan içindeki iç ortamın çoğunu kontrol eden üç temel göreve sahiptir.1) Vücut Sıvılarının düzenlenmesi Kanı temizlemek üzere böbrek arterlerinden alıp genel dolaşıma böbrek venleri aracılığıyla iletirler. Vücut sıvılarının yapısının ve hacminin dengesini, atık ürünleri idrar şeklinde atarak ve besin elektrolitleri (tuzlar) kana geri vererek sağlarlar.2) Kandan Atık Ürünlerin Uzaklaştırılması Atık ürürler yiyeceklerdeki ve normal kas aktivitesi sonucu proteinlerin yıkılmasıyla oluşur. Üre, kreatinin gibi bu maddeler daha sonra idrarla atılırlar.3) Hormon Üretilmesi Sağlıklı böbrekler vücudumuza hormon denen önemli kimyasal maddeler salarlar.a) Kalsitriol: D vitaminin aktif bir formudur. Yiyeceklerde bulunan kalsiyumun (Kemikteki bir mineral) barsaklardan emilmesini sağlar. Yeterli miktarda D vitamini olmadığında vücut kemiklerden kalsiyum çalar ve kemik hastalığına yol açar.b) Eritropoetin: Kemik iliğinde kırmızı kan hücrelerinin yapılmasını sağlar ve eksikliğinde kansızlık olur.Böbrek yetmezliğinin nedenleri:Her genel ve ciddi iltahaplanma olayı.Böbreklerin dışarı çıkış yolunun mekanik tıkanması.Doğuştan beri var olan genel böbrek anormallikleri.Böbrek tümörleri.Vücuda giren ve böbrek yapısını zedeleyen zehirler.Böbreklere kan akımını engellemeler.Metabolik ve hormonal hastalıklar.Kan akımında normal ölçüde minareler toplanması veya suların boşalması (dehydration)

BÖBREK YETMEZLİĞİNE BAĞLI BULGULAR NELERDİR

"Kendimizde böbrek hastalığı olduğunu nasıl anlarız?" sorusuna, "Bunu kolaylıkla anlayabilirsiniz?" cevabını vermek oldukça güçtür. Ne yazık ki hem hastalığın bulguları kendine özgü değildir, hem de çoğu kez böbreklerin görev kaybı normalin %1 O'una kadar düşmedikçe ortaya çıkmaz. Ancak son yıllarda doktor muayenesine ek olarak kullanımı giderek yaygınlaşan kan testleri, hastalığın daha erken yakalanmasına yardımcı olmaktadır. Hastalar çoğu kez kaşıntı, halsizlik, iştah kaybı, dikkat azalması, bacak krampları, nefes darlığı, uyku bozukluğu, cinsel bozukluklar nedeniyle doktora başvurmaktadır. Aslında çoğu kez hastaların doktora başvurmaya gerek duymadığı ve ancak daha sonradan düşünüldüğünde hatırlanan önemli bir şikayet gece idrara çıkmaktır. Normalde yatmaya yakın sulu şeyler tüketilmedikçe (veya erkeklerde prostat büyümesi olmaksızın) gece idrara çıkılmaz, ancak bu hastalarda idrarın yoğunlaştırılama-masına bağlı gece idrara çıkılmaya başlanır. İlerlemiş böbrek yetmezliğinde böbrek dışında da pek çok organa ait görev bozukluğu gelişmektedir. Bunun başlıca nedenleri şunlardır: * Vücutta aşırı miktarda su ve çeşitli atık maddelerin birikimi * Proteinlerin yıkılması sonucunda oluşan maddelerin vücuttan atılamaması * Beslenme bozukluğu * Hormonal dengesizlikler

4 Ocak 2008 Cuma

Böbrek sağlığı, ve böbrek hastalıkları

Yüksek kan basıncı toplumda önemli bir sağlık sorunudur. Vücutta oluşturduğu tahribat nedeniyle kişi ve toplum için önemli sorunlar oluşturmaktadır. Günümüzde kalp hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden birisidir. Ayrıca kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve beyin kanamalarının nedenlerinin başında gelir. Bu duruma rağmen hastalar yüksek tansiyona pek önem vermezler. Hipertansiyon sinsi bir hastalıktır ve çoğu zaman vücuttaki tahribatını belirti vermeden gerçekleştirir. Tedavisi tüm hayat boyunca devam eder ve yakın takibi gerektirir.
Kan basıncı, damar içinde dolaşan kanın dağılıp toplanmasını sağlayan bir mekanizmadır ve oluşmasında birçok faktör rol oynar. Kan basıncını, esas itibariyle kanı iten güç (kalp) ve bu gücün karşılaştı~ı direnç oluşturur. Kalbin oluşturduğu atım hacmi sistolik (büyük) tansiyon, direnç ise diyastolik (küçük) tansiyonu meydana getirir.
Hipertansiyonun tanımlanmasında ve tahribatını derecelendirilmesinde bazı testler yapmak gerekir. Bu testler hemen her laboratuar ve klinikte yapılabilir. Kısaca belirtilirse her hipertarısiyonlu hastaya, kan sayımı sedimarıtasyon, idrar, EKG, akciğer grafisi, açlık kan şekeri, üre, kreatinin, kollesterol, trigliserit, HDL, LDL, ürik asit, potasyum, kalsiyum, ultrasonografi gibi testleri uygulayıp, takibini bu duruma göre planlamak gereklidir. Bu alana reklam verebilirsiniz!
BÖBREK VE KAN BASINCI Yüksek tansiyonun nedenlerinin en başında böbrek hastalıkları gelir. Bu hastalıklar, ya böbreği ilgilendiren nefrit, kist, tümör, taş vb. olabildiği gibi, damarlardaki bir daralma veya böbrek üstü bezinin hastalıkları ile ilgili olabilir. Her yüksek tansiyonlu hastada yapılabilecek bir idrar tahlili, üre ve kreatinin tayini veya böbrek ultrasonografisi ile bu hastalıkların önemli bir kısmına teşhis konulabilir.
Hipertansiyonun en önemli hedef organlarından birisi böbreklerdir. Esansiyel olarak adlandırdığımız nedeni belli olmayan yüksek tansiyonlu hastaların, eğer tedavi edilmezlerse, %15'i böbrek yetmezliğinden vefat eder. Ayrıca henüz dializ uygulanmayan kronik böbrek hastalarının tansiyonu kontrol altına alınmazsa; hastalıkları daha hızlı ilerler.
Bilindiği gibi, böbrek hastalarında koroner kalp hastalığı ihtimali normale göre yüksektir. Kontrolsüz hipertansiyon bu ihtimali daha da arttırır. Yapılan çalışmalar, yüksek kan basıncının kontrolü ile böbrek hastalarında kalp komplikasyonlarının azaldığını göstermiştir.
TEDAVİ Böbrek hastalarında kan basıncındaki hedef 140/90 mmHg'nın altına düşürmektir. Böbrek hastalığı ile birlikte hipertansiyon varsa bunun en önemli nedeni sıvı fazlalığıdır ve hastaların önemli bir kısmında tuz kısıtlaması ve idrar çoğaltıcı ilaçlar verilerek tedavi sağlanabilir. Bazı hastalarda ise kanlarında renin olarak adlandırılan bir hormon hipertansiyonun rıeden olabilir. Bu hastalar tedaviye dirençlidir ve renin seviyesini azaltacak ilaçlar kullanılabilir.
Tüm tıbbi tedavi ve tuz kısıtlamasına karşın eğer yüksek tansiyon kontrol edilemezse ve böbrek bozukluğu hızla ilerlerse, tedaviye yardımcı olmak amacıyla seyrek olarak hemodialize alınarak hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir.
Kronik böbrek hastalığında hipertansiyon ve kan yağ oranlarındaki anormallikler damar sertliğine bağlı kalp hastalıklarının en önemli nedenlerindendir. Eğer sigara içiliyorsa bu risk daha da artar. Bu hastalar sigarayı bırakmalı ve kan yağ oranları da normale getirilmelidir.
Dializ uygulanan böbrek hastalarında su alımındaki fazlalık yüksek tansiyonun en önemli nedenidir. Bu hastalar sıvı alımına çok dikkat etmelidirler. Eğer düzgün dializ uygulanıyor ve hastada su kısıtlamasına dikkat ediyorsa, hipertansiyon önemli bir problem oluşturmaz.

Böbreklerimizin görevleri

Metabolik ürünlerin vücuttan atılmasıBöbreklerimizin en önemli görevi vücudumuzdaki zararlı ve atık maddeleri ( üre, kreatinin, ürik asit gibi ) süzerek vücuttan idrar yolu ile atmaktır.
Kan basıncının düzenlenmesiBöbreklerimiz çeşitli hormonlar salgılar. Bunların birinin adı RENİN dir. Bu hormon yardımı ile tansiyonumuz düzenlenir.
Sıvı dengesini ve kandaki pH düzenlenmesini sağlarVücudumuza gerekli olan bazı minerallerin, ( tuz, potasyum, fosfor, magnezyum vb ) suyun, glikozun ve proteinlerin dengede tutulmasını sağlarlar.
Kan yapımını kontrol ederBöbreklerimiz salgıladığı bir hormon olan ERİTROPOETİN ile kemik iliğini uyararak kan yapımına yardımcı olurlar.
Kemik yapımını kontrol ederVücudumuza alınan D vitamininin kullanılmasını sağlıyarak kandaki kalsiyum – fosfor seviyesini dengeler ve sağlıklı bir kemik yapısının olmasına katkıda bulunurlar

Böbrek sağlığı, ve böbrek hastalıkları

Sigaranın insan sağlığına ne derece zararlı olduğu iyi bilinen bir konudur. Sigaranın karsinojenik özelliklerine ek olarak, ön planda kardiyovasküler sistem ve solunum sistemi üzerine zararlı etkileri vardır. Bu sistemler üzerine olan olumsuz etkileri sonucunda kalp ve damar hastalıklarına, kronik obstrüktif akciğer hastalıklarına ve akciğer karsinomlarına yol açabileceği gösterilmiştir. Sigaranın üriner sistem üzerine de .karsinojenik etkileri vardır. Sigaranın böbrek, böbrek pelvisi, üreter ve mesane karsinomu gelişmesini kolaylaştırıcı etkisi uzun yıllardan beri bilinmektedir. Bunların dışında, son yıllarda, sigaranın böbrek fonksiyonları üzerine olumsuz etkilerinin olduğu ve böbrek hastalarında böbrek yetersizliği gelişmesini hızlandırabileceği anlaşılmıştır.Sigaranın Böbrek Üzerine Olan EtkileriSigara içilmesi, normal kişilerde bile böbrek üzerinde akut ve kronik değişikliklerin oluşmasına yol açar. Sigara, sempatik sinir sistemini aktive ederek kan basıncında artışa ve taşikardiye neden olur. Bunun sonucunda koroner dolaşım gibi belirli bölgelerde vazokonstriksiyon oluşabilir. Ritz ve ark. tarafından yapılan bir çalışmaya göre, sigara içilmesinin plazma adrenalin konsantrasyonunu, kan basıncını ve nabız dakika sayısını belirgin derecede artırdığı bildirilmiştir. Aynı çalışmada, sigara içilmesi ile renovasküler direncin % 1 i oranında arttığı, glomerüler filtrasyon hızının % 15 oranında azaldığı ve filtrasyon fraksiyonunun %18 oranında arttığı görülmüştür. Sigaranın kardiyovasküler sisteme olan bu akut etkileri muhtemelen nikotine bağlıdır çünkü nikotin çiğnenmesi ile de benzer bulgular gelişebilirGambaro ve ark. sigara içenlerde renal plazma akımının içmeyenlere göre daha düşük olduğunu bulmuştur. Ayrıca bu kişilerde plazma endotelin konsantrasyonunda artış saptanmıştır. Yapılan bir başka çalışmada, hipertansiyonu ve diabetes mellirosu olmayan kişilerde bile, sigara içimi ile mikroalbuminüri arasında bir ilişki bulunmuştur. Diabetik olmayan 7476 kişide yapılan kesitsel bir sayısı ile korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Sigara içilmesinin yol açtığı hiperfiltrasyon ve proteinüri uzun dönemde glomerüler hasar ile sonuçlanabilir. Diabetik olmayan ve 64 yaşın üzerindeki 4142 kişi üzerinde yapılan retrospektif bir araştırmada içilen sigara sayısı ile serum kreatinin düzeyi arasında bir paralellik bulunmuştur.Sigaranın Hipertansiyonu Olan Hastalarda Böbrek Üzerine Olan Olumsuz EtkileriSigara içilmesi, hipertansif hastalarda kan basıncının kontrol altına alınmasını güçleştirir. Ayrıca, sigara içilmesi hipertansif hastalarda hedef organ hasarı riskini artırr. Esansiyel hipertansiyonu olan ve sigara içen hastalarda, sigara içmeyen hipertansiflere göre mikroalbuminüri prevalansı yaklaşık 2 kat daha fazladır. Sol ventrikül hipertrofisi olan hipertansif hastalarda yapılan bir başka çalışmada, günde 20 taneden fazla sigara içen hastalarda mikroalbuminüri prevalansının, hiç içmeyenlere göre 1.6 kat daha fazla, makro albuminüri prevalansının ise 3.7 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir . Hipertansiyonu olan 51 hasta üzerinde yapılan prospektif bir çalışmada kan basıncının kontrol altına alınması durumunda bile sigara içilmesinin böbrek yetersizliği gelişmesinde en güçlü belirleyici faktör olduğu anlaşılmıştır .Sigaranın Böbrek Hastalarındaki Olumsuz EtkileriSigara içilmesinin böbrek hastalarındaki olumsuz etkilerini gösteren ilk çalışmalar tip 1 diabetes mellitusu olan hastalarda yapılmıştır . Sigara içen tip 1 diabetik hastalarda, nefropati gelişme riskinin, sigara içmeyenlere göre daha fazla olduğu bu çalışmalarda anlaşılmıştır. Sigara içilmesi, tip 1 diabetes mellitusu olan hastalarda mikroalbuminüri gelişme riskini anlamlı derecede artmr . Aynca, mikroalbuminüri döneminden belirgin nefropati dönemine geçişi hızlandmr . Biesenbach ve ark. hem tip 1, hem de tip 2 diabetes mellituslu hastalardan sigara içenlerde kreatinin klirensindeki azalmanın, içmeyenlere göre daha fazla azalma olduğunu saptamışlardır.Sawicki ve ark. 'nın yaptığı bir araştırmada, kan şekeri ve kan basıncının iyi kontrol altına alındığı tip 1 diabetes mellitusu olan hastalardan sigarayı bırakanlarda glomerüler filtrasyon hızındaki azalma hızının, içmeye devam edenlere göre belirgin olarak yavaşladığı bildirilmiştir. Bu bulgu, hastaların diabetik nefropati geliştikten sonra bile sigarayı bırakma ile yarar görebileceğini göstermesi açısından önemlidir.Sigara içilmesinin diabetik nefropati dışındaki diğer böbrek hastalıklarında da olumsuz etkilerinin olduğu bilinmektedir. Büyük bir epidemiyolojik çalışma olan MRFIT (Multiple Risk Factor Intervention ,Trial) çalışmasında, sigara içenlerde son dönem böbrek yetersizliği riskinin, içmeyenıere göre daha fazla olduğu görülmüştür. Sigara içilmesinin böbrek yetersizliği gelişme riskini artıncı etkisi kronik glomerulonefrit, polikistik böbrek hastalığı ve lupus nefriti gibi diğer kronik böbrek hastalıklarında da gösterilmiştir. Ayrıca, sigara içilmesi, renal arter ve dallarında aterosklerozu kolaylaştırarak renal arter stenozu ve iskemik nefropati gelişmesini hızlandırabilir.Son dönem böbrek yetersizliği nedeniyle diyaliz tedavisine başlanan hastalarda da sigaranın bıraktırılması için gayret edilmelidir. En sık ölüm nedeninin kardiyovasküler hastalıklar olduğu diyaliz hastalarında sigara içilmesi morbidite ve mortaliteyi ciddi derecede artırabilir. Sigara içilmesinin böbrek transplantlı hastalarda da böbrek üzerine olumsuz etkileri vardır. Böbrek transplantlı 645 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada sigara içilmesinin graft prognozunu olumsuz yönde etkilediği görülmüştür . Ayrıca, sigara içilmesi, böbrek transplantlı hastalardaki sık morbidite ve mortalite nedeni olan kardiyovasküler hastalık riskini de artırır.SonuçSigaranın, solunum sistemi ve kardiyovasküler sistem üzerine olan olumsuz etkileri dışında, böbrek fonksiyonları üzerine de zararlı etkileri vardır. Sigara içilmesi, kronik böbrek hastalarında böbrek yetersizliği gelişmesi hızlandırır. Ayrıca, bu hastalardaki en sık morbidite ve mortalite nedeni olan kardiyovasküler hastalıkların oluşma riskini artırır. Bu nedenle, sigaranın bırakılması konusunda hekimlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Hekimler, her hastada sigara içimini sorgulamalı

böbrek hastalıkları

Hastaların Evlerinde Yapması Gereken GörevleriHastanede bulunduğunuz süre içinde ateşinizi, tansiyonunuzu, nabzınızı nasıl kontrol edeceğinizi öğreniniz. Bu amaçla bir tansiyon aleti. bir termometre edininiz. Nabzınız, kalbinizin dakikada vuruş sayısıdır. Kilonuzun izlemi de çok önemlidir. Bunun için de bir baskül alma ve her gün aynı tip kıyafetle ve aynı saatte (tercihen sabahleyin) tartılınız. Bu sonuçları bir yere kaydediniz. Gerektiğinde doktorunuza bildiriniz. Büyüme çağında (18 yaş altı) her ay boyunuzu ölçünüz. Bu büyüme çağındaki çocukların prednisolone (Deltacortril) dozunu ayarlamak için gereklidir.Kalabalık ailelerde böbrek transplantlı hasta tercihen ayrı odada yatmalıdır, kalabalık içinde maske kullanmalıdır. Ev içindeki kişilerde bir enfeksiyon hastalığı varsa (Boğmaca, kızamık, su çiçeği, kabakulak, tifo, viral veya bakteriel üst solunum yolu enfeksiyonu gibi) böbrek transplantlı hasta izole edilmelidir.İlk üc ayda yapılacak islerBöbrek transplantasyonunda ilk üç ay kritik süredir. Bundan sonra rejeksiyon olasılığı azalmaya başlar. İlk yıldan sonra daha azalır, iki yıldan sonra ve transplante organ takıldığı vücuda daha adepte olur, komplikasyonların şansı da azalır.Vücut ısısı kontrolüVücut ısısı termometre ile günde iki kez ölçülür. Ateşiniz 37 derecenin üzerine çıkarsa transplantasyon kliniğine haber veriniz. Ateş giderek yükseliyor ve halsizlik duyuyorsanız hemen kliniğinize baş vurunuz. Eğer yola çıkma olanağı yok ise veya çok rahatsız iseniz en yakın transplantasyon veya nefroloji kliniğine uğrayın, bizimle onlar temasa geçsin.Nabız kontrolüNabzın nasıl sayıldığını hastanede yatarken öğreniniz. Bazı ilaçlar nabız sayısını değiştirir. Örneğin: Digoksin, B blokerler (dideral, visken, tensinor vb.) Ca antagonistleri (Nidilat, kardilat vb.), Hydralazin (Apresolin) Alfa metil dopa (Aldomet) gibi bazı ilaçlar tansiyon düşürücüler Nabzınızın bu ilaçları almadan sayınız.Kan basıncı kontrolüKan basıncını (Tansiyon) günde en az iki kez ölçünüz. Sistolik (Büyük) ve Oiyastolik (Küçük) basınçları bir yere kaydediniz. Tansiyonunuzun aşın yükselmesini rejeksiyona ait bir belirti olduğunu daima hatırlayınız.Ağırlık kontrolüKilonuzu her sabah kahvaltı öncesi giyinmeden ve tuvalete gittikten sonra ölçünüz ve bu ağırlığı kaydediniz. Kısa süre içinde aşırı kilo almanın vücutta sıvı birikimini gösterdiğini ve bunun da böbrekte fonksiyon bozukluğu anlamına geldiğini daima hatırlayınız.Rutin KontrollerRutin kontroller hastanede yapılır. Bunlar içinde idrar tetkiki. lökosit sayımı, kanda BUN, Kreatinin, açlık kan şekeri, elektrolitler, Sandimmun düzeyine bakılması yer almaktadır. Bu kontroller hastaneden çıkınca ilk hafta gün aşırı, ilk 45 günde haftada bir, ilk üç ayda 15 günde bir. Üç aydan sonra 1 yıla kadar ayda bir yapılır. İlk yıl dolunca kontroller iki ayda bire çıkar. Acil durumda her an başvurulacaktır.İdrar KontrolüHastaneden size idrar toplamanız bildirilirse 12 veya 24 saatlik idrarın miktarını toplayıp ölçtükten sonra kaydediniz ve bundan 100 cc. lik bir örneği temiz bir kaba alıp geri kalanı dökünüz. Bundan kreatin klirens denen böbreğin temizleme fonksiyonu ölçülecektir. Bunun yanı sıra günlük idrar miktarınızı her çıktıkça yazıp toplam idrar miktarını bulunuz.Ağızdan alınan sıvı kontrolü24 saat içinde ağızdan alınan sıvı miktarını kaydediniz. Bunu çıkardığınız idrarla karşılaştırınız. Normalde alınan ve çıkarılan sıvı arasında 1 - 1,5 Lt.lik bir fark olur.Kliniğe Gelmeden Önce Yapılacak İşlerDiyabetik hasta iseniz aksi istenmediği sürece kliniğe gelmeden insülininizi yapınız ve kahvaltınızı ediniz.Îlaçlarınızı kontrol ediniz. Bir sonraki kontrole kadar size gerekli ilaçları liste yaparak doktorunuza yazdırınız. Doktorunuza danışmadan rastgele bir ilacı eczaneden alıp kullanmayınız. Göz, diş, eklem ağrıları, nezle, öksürük, uçuk, deri döküntüleri, ameliyat bölgenizde şişlik, ağız kuruması, fazla su içme, idrar yanması gibi problemlerinizi mutlaka doktorunuza anlatınız.İlaçlarBöbrek transplantasyonu olduktan sonra pek çok ilaç kullanmanız gerekecektir. Bunların bir kısmı Bağışıklık sistemini baskılayan yani organ reddini engelleyen ilaçlar olup yaşam boyu kullanılması gereklidir. Bu ilaçları kesinlikle kendiliğinizden KESMEYINIZ, HERHANGI BIR İLAÇLA DEĞIŞTIRMEYINIZ. ILAÇ DOZLARI DOKTORUNUZCA AYARLANACAKTIR. BU DOZLARI ILAÇ KARTINIZA YAZIN VE BU KARTI ÜZERINİZDE TAŞIYIN

BÖBREK HASTALIĞIN TANISI

Kronik böbrek hastalığı tanısının, basit bir kan ve idrar testiyle konulabildiğini belirten Arıcı, ancak bunun özellikle erken evrelerinde çok dikkat çekici belirtileri olmadığı için, hastaların doktora geç başvurduğunu, bu nedenle de tanının genellikle ileri evrelerde konulduğunu bildirdi.Arıcı, kronik böbrek hastalığı açısından en önemli uyarı işaretlerini şöyle sıraladı: Kan basıncının birden bire ve şiddetli yükselmesi, Sıvı alışkanlığından bağımsız olarak geceleri idrara çıkmaya başlanması, Vücutta ödem oluşması, İdrarda kan görülmesi veya idrar renginin çay rengine benzer şekilde koyulaşması, Ateşle birlikte böğür ağrısı ve idrar yaparken ağrı olması, Sebebi açıklanamayan halsizlik ve yorgunluk hali bulunması.Kronik böbrek hastalığı açısından en önemli risk faktörlerinin diyabet, hipertansiyon, şişmanlık, sigara tüketimi, 50 yaş üzerinde olmak, ailesinde şeker hastalığı, hipertansiyon ve böbrek hastalığı bulunması ve koroner kalp hastalığı veya kalp yetmezliği olduğunu belirten Arıcı, hastalığın en erken bulgusunun sıvı alışkanlığından bağımsız olarak gece uykuda idrara çıkma olduğuna işaret etti.

Böbrek fonksiyonları

İşte, Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Ünitesi Başkanı Prof. Dr. Şali Çağlar'a sizler için bu hastalığın tedavisindeki son gelişmeleri sizin için sorduk.- Böbreklerin yaşamımızdaki önemi nedir?- Böbrekler her biri ortalama 100-150 gram ağırlığında her insanda iki adet bulunan organlardır. Temel işlevi, başta su ve tuz dengesi olmak üzere kalsiyum, fosfor gibi elektrolitlerin dengesinin sağlanması, vücuttaki çeşitli işlemler sonucunda oluşan zararlı maddelerin atılması, kullanılan ilaçların büyük bölümünün vücuttan atılması gibi fonksiyonları vardır. Ayrıca vücuttaki hormonların düzenlenmesinde de önemli bir rol oynar. Örneğin D vitaminin yapımında ve kan yapımını sağlayan eritropetin gibi maddelerin yapımında temel olarak rol oynamaktadır. Nedeni ne olursa olsun böbrek yetmezliğinde böbreğin tüm işlevlerinde bozulma olur. Kronik böbrek yetmezliğinde bu bozulma sinsi olarak gelişir.- Kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri?- Bu nedenler, Türk Nefroloji Derneği'nin verilerine göre şu şekilde sıralanabilir: Bu tanım, böbreklerdeki mikroplarla oluşmayan, çoğu kere nedeni tam bilinmeyen ve vücudun bağışıklık sistemi ile ilgili iltihaplı böbrek hastalıklarını ifade eder. Bu duruma yol açan birçok hastalık vardır. Diyabet bunlarınbaşında gelir.Şeker hastalığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir böbrek hastalığı nedenidir ve önümüzdeki yıllarda da hem şeker hastalığında hem de buna bağlı olarak gelişen böbrek yetmezliğinde artışlar olması beklenmektedir. Hipertansiyon, nefroskleroz, kan basıncı yüksekliği de uzun dönemde önemli böbrek yetmezliği nedenleridir. Yine ürolojik nedenle örneğin böbrek taşları ve idrar yollarında oluşan tıkanma gibi sorunlar da böbrek yetmezliğine yol açabilir. Kronik nefrit, kistik böbrek hastalıkları, diğer sayacaklarımız...Gece idrara kaldırır- Kronik böbrek yetmezliğinin belirtileri ve bulgularından söz edersek...- Gece idrara kalkma, halsizlik, nefes darlığı, çarpıntı, idrar miktarında azalma, hipertansiyon, el, ayaklar ve göz etrafında şişme belirtilerdir. Böbrek yetmezliğinin erken dönemlerinde belirtiler çok silik olabilir, tek belirti sık gece idrara kalkma olabilir. Gece idrara kalkma akşam çok sıvı (çay, su, karpuz) alanlarda veya prostat hastalığı olanlarda da görülebilir. Gece idrara kalkan bir hastada başka bir neden yoksa, bunun nedeni böbrek yetmezliği olabilir. Bu nedenle sık sık gece idrara kalkanların mutlaka böbrek yetmezliği yönünden araştırılmaları gereklidir. Bu amaçla kan ve idrar incelemeleri yapılmalıdır.- Bu hastalığın tanısı kolay mı?- Böbrek yetmezliğinin tanısı, kanda üre veya kreatinin isimli maddelerin ölçülmesi ile mümkündür. İdrar incelemesi, radyolojik yöntemler, kanın biyokimyasal incelemesi ve diğer laboratuvar incelemeleri böbrek yetmezliğinin nedenini anlamaya yöneliktir.

Böbrek Hastalarında Beslenme

Proteinler:
Büyüme ve gelişmenin sağlanması dokuların onarımı ve vücut savunması için en önemli olan besin türüdür. En önemli protein kaynakları yumurta, süt, peynir, diğer hayvansal gıdalar ve kuru baklagillerdir. Proteinler vücutta değişik görevler için kullanıldıktan sonra yıkılır ve bunun sonucu protein yıkım ürünü olan üre,ürik asit, kreatinin gibi vücut için zararlı maddeler açığa çıkar ve sağlıklı kişilerde böbrek tarafından idrarla dışarı atılır. Böbrek yetersizliğinde söz konusu maddeler dışarı atılamaz ve buna bağlı hastalık belirtileri (halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, ağızda kötü koku) ortaya çıkar.
Böbrek yetmezliği hastalarında protein alınımın kısıtlanması ile bu zehirli maddelerin üretimi de azaltılmış olur. Bu amaçla kilogram başına 0.5-0.6 gr/gün (genellikle 40 gr) hayvansal kaynaklı protein içeren diyet önerilmektedir. Sağlıklı bir erişkinin günde alması gerekli protein miktarı yaklaşık kg. başına 1 gramdır (örneğin 70 kg olan bir kişi için 70 gr). Bazı hastalar kan üre değerlerini iyice düşürebilme amacı ile diyetlerinde proteini tamamen keserler. Bu yanlıştır çünkü vücudun proteine mutlaka ihtiyacı vardır.
Karbonhidratlar:
Tüketilen enerjinin %55 ile %70'i üremik hastalarda karbonhidratlardan karşılanır. Türk mutfağında bu tür yiyecekler (ekmek, makarna, yufka, pasta, börek, pilav vb.) genellikle çok tüketildiği için gerekli kalori rahatlıkla sağlanır. Karbonhidratların ve yağların yakılması ile üre ve vb. zararlı maddeler meydana gelmez.Karbonhidratların kısıtlanması şeker hastalğı olan hastalarda önerilir.
Yağlar:
Yoğun şekilde enerji sağlayan maddelerdir. Günlük kullanımda yağ dediğimiz zaman tereyağı, margarin, bitkisel yağlar ve çeşitli etlerde bulunan yağlar anlaşılır. Yağ alınmasının temel amacı vücuda enerji sağlamaktır. Alınan kalorinin %20-40'ı yağlardan sağlanır. Ayrıca A, D, E ve K vitaminleri gibi yağda eriyen vitaminler de bu besinler ile birlikte emilir. Yağların kendi içinde alt grupları vardır. Kolesterol çok önemli görevleri olan bir yağ türüdür. Bir bölümü karaciğerde yapılır, kalan bölümü ise besinlerle alınır.Kanda belirli miktarı aşınca (200 mg/dL ve üzeri) damar sertliğine (ateroskleroz) ve buna bağlı olarak da kalp krizi ve inmelere neden olabilir. Böbrek yetmezliği olan hastalarda ise hastalığın daha da hızlı ilerlemesine neden olabilir. Bu nedenle bu hastaların diyetlerindeki kolestorol miktarı kısıtlanmalıdır. Bu hastalara özellikle zeytin, mısır, ayçiçek gibi bitkisel sıvı yağlar kullanmaları öneerilir çünkü kolestorol sadece hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur
Su:
Böbrek yetersizliği cok fazla ilerleyinceye kadar genellikle hastalar içtikleri su ile orantılı miktarda idrar çıkarırlar. Böbrek yetersizliği henüz başladığı erken dönemlerde kanda üre ve diğer zararlı maddelerin çok yükselmemesi için alınacak en iyi önlem fazla miktarda su içmektir. Ancak böbrek yetmezliğinin son dönemlerinde idrar miktarı iyice azalır ve su içmekle idrar miktarı artmaz. Fazla suyun vücutta kalması tansiyon yüksekliği, kalp yetmezliği ve nefes darlığına yol açar. Bu nedenle bir gün önce çıkarılan idrar miktarına 500 ml (3 su bardağı) kadar su eklenirse alınması gerekli su miktarı bulunur. Bu dönemde hastanın her gün tartılması şarttır.Alınan günlük su miktarı hesaplanırken içilen çay, ayran, çorba vb. eklenmesi de unutulmamalıdır.
Tuz:
Böbrek yetersizliğinde vücuda alınan tuzun atılması azalır ve vücutta birikir. Fazla miktarda tuz tansiyonu yükseltir ve vücutta su birikmesine ve kalp yetmezliğine yol açar. Günlük tuz alımı 2-3 g. olmalıdır. Diyet tuzları böbrek hastalarında çok tehlikeli olabilir.
Potasyum:
Tuza benzeyen kan ve dokularda bulunan bir maddedir. Kasların ve kalbin kasılmasında çok önemli rol oynar. Böbrek yetersizliğinde potasyum vücuttan uzaklaştırılamaz ve bunun sonucunda kan potasyumunda yükselme ortaya çıkar. Bu çok tehlikeli bir durumdur ve ani kalp durmasına neden olabilir. Potasyum en çok kurutulmuş meyve ve sebzeler (üzüm, incir, bamya), taze meyve (muz, üzüm, erik vb.) ve tüm sebzelerde bulunur. Bu yüzden yemeklerde kullanılan tüm sebzelerin önce haşlanması ve bu suyun atılması önerilmektedir. Böbrek hastalarına her zaman potasyumdan kısıtlı diyet önerilmektedir.
Kalsiyum ve fosfor:
Kalsiyum ve fosfor dengesi de böbrek yetmezliğinde bozulmuştur ve buna bağlı olarak da kemiklerde zayıflık ortaya çıkmaktadır. Kan fosfor düzeylerinde yükselme ve kalsiyum düzeylerinde azalma görülmektedir. Yalnız diyet önerileri ile bunları dengede tutmak mümkün olmamaktadır çünkü kalsiyumdan zengin gıdalarda fosfor miktarı da fazladır. Bu nedenle mutlaka doktor tarafından önerilen fosfor bağlayıcı ve kalsiyumu yükselten ilaçların kullanılması gerekmektedir. Fosfor ve kalsiyum bakımından zengin besinler tüm süt ürünleri ve balıklardır

Böbrek Yetmezliğinin Tedavisi

Böbrek yetersizliği çok ilerlerse son dönem böbrek yetersizliği ortaya çıkar. Böbrekler kanı temizleme görevini hiçbir şekilde yapamaz. Kandaki zararlı atıkların düzeyi yükselir. Ayrıca, kan tuzları normal sınırların dışına çıkar. Bunlardan en önemlisi potasyumdur. Kan potasyumu normalin çok üzerine çıkarsa hayati tehlike belirir. Bu aşamaya gelen hastaların böbreklerine başka tedavi yöntemleri ile yardım etmek gerekir.
Kronik böbrek yetersizliği önceden çok sık olarak ölüme yol açmaktaydı. Ancak , günümüzde çok etkin bir şekilde tedavi edilmektedir. Bu nedenle, son dönem böbrek yetmezliğinden korkmamak ama bu hastalığa karşı bilinçli olmak gerekir. Son dönem böbrek yetersizliği ortaya çıktığında sadece ilaç kullanarak hastayı tedavi etmek mümkün olmaz. Burada böbreğin görevlerini üstlenecek başka tedavi yöntemleri gereklidir. Bu yöntemler başlıca 2 tanedir :
Diyaliz
Böbrek nakli
Diyaliz iki şekilde uygulanabilir :
Hemodiyaliz (makine diyalizi)
Periton diyalizi (karın diyalizi)
Böbrek nakli, hastaya başka bir kişiden alınan yeni bir böbreği takarak vücuttaki zararlı artıkları temizlemektir. Böbrek nakli de iki ayrı tür vericiden yapılabilir :
Canlı vericiden
Kadavradan (yeni ölmüş bir kimseden)

Böbrek Hastalıklarının Belirtileri

Bulantı-kusma
Halsizlik
İştahsızlık
İnatçı kaşıntılar
Çok su içme
Günlük idrar miktarında azalma veya aşırı miktarda idrar yapma
Cildin sarımsı-kahverengi renk alması
Çabuk yorulma
Çarpıntı
Nefes darlığı
İşitme güçlüğü
Ani ve sürekli kan basıncı (tansiyon) yükselmeleri
Göz kapaklarında ve ayaklarda daha belirgin olmak üzere tüm vücutta su birikmesi (ödem)
Sık idrara çıkma
Ağrılı idrar yapma
Kanlı idrar
Bulanık idrar
Gece birden fazla idrara kalkma
Kişilik değişiklikleri ile başlayan saldırganlık
Bilinç bulanıklığı ve komaya kadar uzanan uyanıklık ve davranış değişiklikleri
Havale (nöbet) geçirme
Özellikle çocuklarda gece idrar kaçırmaları ve gelişme gerilikleri

Böbrek ağrısı

Yaklaşık 1,5 yıl önce soğuk bir havada ayaklarımı üşüttüm.Aşırı derecede üşüttükten sonra,böbreklerim ağırmaya da başladı.Bir kaç gün bu ağrılar geçmeyince,üroloji uzmanına gittim.Üroloji uzmanı,idrar tahlilinden,aç karnına idrara sıkışık iken ve idrarı da yaptıktan sonra ultrasonun ardından böbreklermde bir problemin olmadığını söyledi.Ancak beni aşırı rahatsız eden ve zorlayan ağrılara kesin bir cevap vermedi.Ağrılar devam edince,işyerindeki pratisyen hekime tekrar çıktım,ve şikayetlerimi onada söyleyerek tüm tahlil ve ultrason sonuçlarını gösterdim.Oda bana bir problemimin olmadığını bunun bir kas ağrısı olabileceğini söyledi.Bu arada belime kuşak sarıyor,ayaklarımı da çok sıkı kollmaya devam ediyordum.Ondan sonra 2 doktora daha gitmeme rağmen kimse kesin bir cevap vermedi.Havalar ısınıp yaz gelince ağrılarım azaldı ve bu kışa kadar biraz rahat ettim.Havalar soğuyunca tekrer özellikle ayaklarımın nazikliği tekrar nüksetti,ve geçen yılki gibi böbreklerime tekrar vurmaya başladı.yine idrar tahlili oldum ve yine normal çıktı.Artık doktora gitmeye de korkuyorum.Doktor kızacak diye.Bu en küçük bir üşümede böbreklerdeki ağrının sebebi nedir?neredeyse sıcak bir odada soğuk bir duvara yakın oturunca bile sızlamalar başlıyor.